Genel

CARİ AÇIK MESELESİ

Ülkelerin ekonomik güçlerini karşılaştırmak için uygulanan iki sıralama ölçütü GSMH büyüklüğü ve kişi başına gelirdir. Bir ülkede belirli bir dönem içinde üretilen bütün nihai malların o yıla ait ortalama piyasa fiyatları üzerinden toplanmasıyla oluşan toplam değere gayrisafi milli hasıla (ya da kısaca GSMH) denir.

Ne var ki, ülkeler arasında GSMH karşılaştırmalarında bulunurken ABD, AB, Japonya gibi ülkelerin ekonomik yapıları ile Türkiye’ninkinin aynı olduğunu düşünmemek gerekir. Aksi halde elmalarla, kavunları aynı kefede değerlendiriyor oluruz. Zira Türkiye’de resmi verilere girmeyen fakat reel olan bir de kayıt dışı ekonomi vardır. Bu durum, gelişmiş ülkelerde sınırlı miktarlarda olduğu için pek dikkate alınmıyor olabilir, fakat sosyo-ekonomik yapısından ve coğrafyasından kaynaklanan bir niteliğinden dolayı varolan Kayıt Dışı’nın Türkiye ekonomisi için ciddiye alınıp hesaba katılması gerekir. Bu nedenle ilk olarak kayıt dışı ekonomi nedir ve nasıl ortaya çıkar, onu konuşalım.

GSMH üretilen mal ve ticaretin yanısıra onlar kadar büyüklükte ve payı çok yüksek olan hizmetlerden oluşur. Ne var ki; gelişmiş ülkelerde bu hizmetler kayıtlara girerken bizde neredeyse hemen hiç gözükmez. Çünkü AB ve diğer gelişmiş ülkelerde çoğunlukla hizmetler satınalındığı için ev işleri, yemek ve mutfak hizmeti, çocuk büyütme veya ev hayvanı bakımı gibi hizmetler kayıt altındayken, bizde bu tür hizmetler analar ve büyükler tarafından yapılır ve hesaba girmez. 1950’lerden itibaren şehirlere göçen nüfusumuzun hemen tümünün tarhana, bulgur, et ve sucuk, patates, soğan, kuruyemiş, hatta süt, yoğurt, peynir, zeytin, yağ vb yiyecekleri, kırsaldaki baba evlerinden otobüslerle getirilir ve bütün bu ürünler de hesaba girmezler. Bu nedenle Türkiye’nin GSMH toplamı içinde yer almazlar. Halbuki gelişmiş ülkelerde hizmetlerin ve bu tür ürünlerin payı yüzde 60’lara varırken ve kayıtlı olduğu için onların GSMH ile kişi başına milli gelirleri bize göre daha yüksek çıkar.

Yunanistan’ın adaları ve adacıklarının büyük bir kısmı ile Batı Trakya Türkleri yakınlık nedeniyle uzun yıllardır Türkiye ile kayıtlara girmeyen

sınır ticareti yaparlar. Sakız ve Midilli halkı çucuklarını evlendirirken İzmir ve Ayavalık’tan ihtiyaçlarını karşılar. Buna son yıllarda konvoylar halinde Edirne’ye gelerek çok miktarda Türk malı satınalan Bulgarları ve Romenleri eklemek gerekir. 1980’lerin öncesinde ta başlardan itibaren ithalat sınırlandığı hatta yasaklandığı yıllarda da Türk insanları Avrupa ve uzak doğu mallarını temin için Suriye’nin Halep ve Şam illerine akardı.

Yılardır uygulanan ambargoya rağmen ayakta kalmayı başaran ve de güçlü bir ekonomisi olan İran ithalatını Türkiye, Dubai ve Çin üzerinden karşılamakta, bizdeki para transferi Kapalıçarşı sarrafları yoluyla elden alınıp verilerek sürdürülmektedir. Özellikle Iran’ın doğusunda yaşayan halkının Van ilimize yoğunlukla gelerek hem alışveriş yaptığını hem de özgürlüğün tadını çıkarmak için eğlendiğini medyadan biliyoruz.

Güneydeki Irak ve Suriye halklarının aile ve akrabalarının önemli bir kısmı tarihsel olarak Türkiye sınırları içerisinde yaşamakta, karşılıklı alışveriş yoğunlukla devam ederken şimdi buna savaşın yarattığı mal ve emtia talepleri ile silah ve mühimmat ticareti eklenmiştir. Buğday girişleri kayıt altındayken; un ve makarna satışlarının çok büyük kısmı kayıtdışıdır. Ayrıca Güneydoğu ve Doğu bölgelerimiz altın alım satımı işleri Türkiye’nin ithalatını etkileyecek kadar çok miktardadır.

Son iki yıl içerisinde oluşan Rusya-Ukrayna savaşı ve bunun sonucunda Rusya’ya uygulanan büyük ölçüdeki ambargo Rusya ile hem devlet hem de vatandaşlar bazında kayıtdışı ticareti artırmış ve giderek daha da yoğunlaşacaktır. Öte yandan Rus vatandaşları daha çok Dubai’de yerleşmeyi tercih etmişlerse de önemli bir kısmı ile Ukraynalılar ise Türkiye’nin hemen her yerinde yerleşmektedir. Bunun sonucu ortaya çıkan ticaretin kayıtlı ve resmi olması beklenemez.

Benzer şekilde Gürcistan ve Karadeniz halkının akrabalıkları karşılıklıdır ve iki bölgenin insanları barışçı yoldan karşılıklı sınır ticaretini yapar, ayrıca çok sayıda Gürcüstan vatandaşı Türkiye’de hem işyerlerlerinde hem de ev hizmetlerinde çalışır. Burada kazanılan paralar ile ticaret için götürülen mallar bavullarda gidip geldiği için kayıt altında tutulamaz. Bu büyük pazarın merkezi İstanbul Lalelidir.

Yanısıra Türkiye’de yabancılara satılan konutların, işyerlerinin ve gayri-menkullerin alıcılarının ilk üç sırasında Rusya, İran ve Irak vatandaşları yer alır. Bu satışların kayıtlara işlenen kısmı ise yüzde yirmiden daha fazla değildir (Bodrum/Yalıkentte bir yabancıya satılan lüks villa 7 mio dolarken, satış işlemi 2 milyon dolar üzerinden yapılmıştı). 2022 yılı verilerine yabancılara satılan 68.000 adet konuttan elde edilen gelir 30 milyar dolar civarında olup bunun enaz yüzde ellisi, yani 15 milyar dolarlık kısmı da kayıt dışında olmalıdır.

Gayrimenkullerin ve konutların yerli alıcıya satışları da bundan farklı değildir; zira belediyeler kendi bölgelerinin bina, konut ve arazi rayiç bedellerini belirlediği için alım-satım işlemleri ya bunların ya da onun biraz üzerindeki değerlerin üzerinden yapılır. Devlet ise vergi kaybı gerekçesiyle sadece rayiç bedelin altında kalmış olanlara itiraz edebilir. Halbuki bu satışların gerçek değerleri bu rayiç bedellerin epey üstünde, denebilir ki yüzde 60-80 fazlasıdır. Bunun sonucunda aradaki bu farklar kayıtdışı olarak yastık altına gider ve GSMH toplamına yansımaz. Bizim varsayımlarımıza göre ve ampirik bir değerlemeyle bu sektör için hesap edilen kayıt dışı 400 milyar doların üzerindedir.

Diğer taraftan ‘yastık altı’ da denilen ve halkımızın önemli bir kısmının elinde bulunan altın, döviz ve değerli emtiaların değeri tahmini olarak 100-200 milyar dolar civarındadır, denilebilir ve bunlar da kayıt dışı olduğu için ülke GSMH toplamında yer alamaz. Bu durum ülkemiz için yeni bir şey değildir, Osmanlı’dan günümüze kadar böyle gelmektedir. Çünkü halkımız yıllardır müsadereler, jandarma dayağı ile zorla elinden alınmalara tabi tutulduğu için devletine ve devletin denetimindeki bankalarına güvenemeyip yastık altında tutarlar. Böylesine büyük bir varlıktan haberdar olduğu içindir ki; laf üretmekle değil de ticaretle uğraşanlar, Demirel, Özal ve Erdoğan gibi halkını yakından bilenler ülke batmak üzere sözünü ağızlarına almazlar. Bizler de, sanayici ve işadamı olarak 1974’lerde yaşanmış olan ABD ambargosu altında ülke 70 cent’e muhtaç olduğunda bile sanayilerimizi işletip çarkları döndürebilmeyi başardığımız için bu tür kem sözlere pek itibar etmeyiz.

İkinci olarak ihracat-ithalat ve cari açık meselesini ele alalım. Açıklanan 2022 yılı ihracatı 254 milyar dolardır. Şimdi buna diğerleri denilen ihracatlardan gelenleri ekleyelim: serbest bölgeden 2,5 milyar dolar, sağlık hizmetlerinden 4,0 milyar dolar, saç ekmeden 1,5 milyar dolar, turizmden 1,0 milyar dolar (sokaklarda alışverişe, yemeğe ve içmeye harcanan ve kaydı olmayan paralar buna dahil edilmiştir) ile yurtdışı sayılan konutlardan kayıtlı olarak gelen 15.0 milyar dolar. Bunlara göre 2022 yılı ihracatı toplamı yaklaşık 280 milyar dolardır diyebiliriz. İthalat 364 milyar dolar olduğuna göre resmi olarak cari açık 80-90 milyar dolar civarındadır.

İthalatın beklenenden yüksek olmasının etkenlerinden birinin pandemi nedeniyle tüm ülkelerde olduğu gibi aşırı yükselen emtia fiyatlarının olduğunu, diğerinin de Rusya-Ukrayna arasında süren savaş sonucu fiyatları 5-6 kat artan buğday, petrol ve doğalgaz gibi enerjilerden kaynaklandığını, yanısıra yeterince enerji ve hammaddesi olmayan bir ülkede artan ihracatın aynı zamanda ithalatı artıracağı ve yıl sonuna doğru artan altın ithalatı gibi mazeretleri bir yana bırakarak, bunun faturasını ülkeyi yönetenlere çıkaralım.

Sonuçta 2022 yılı için IMF’nin öngördüğü Türkiye GSMH’sı 853 milyar dolar olduğundan yola çıkılarak cari açığın bu miktarın sadece yüzde 10 gibi teşkil ettiğini buluruz ki, bu tek gerçek olsaydı, yine de Türkiye gibi pandeminin ağır koşullarda bile yüzde 2.5 oranında büyüyebilen bir ülke için bu oranın hiç de önemli olmadığını söylerdik.

Halbuki yukarıda belirttiğimiz üzere reel ekonomimiz böyle değildir. Kayıtdışı toplamının tümünü hesabımıza kattığımızda GSMH teorik hesaplananın çok üstünde 1.400 milyar dolar civarında olacaktır ki; bu ekonomimizin cari açık meselesinin bulunmadığını gösterir.

Tamam bu defa gerçekten batıyoruz diyenlere son sözümüz ise biraz zaman harcayıp yaşananlara daha gerçekci açılardan bakmalarıdır. İşşizlik yüzde 11’ken; bakkal, berber, lokanta sahibi, tamirci, sanayici vb iş yapıp para kazanmaya çalışan kim varsa adam bulamadıklarını, bu yüzden iş yapamadıklarını söylemektedir.

Evet doğrudur: enflasyon çok yüksek fiyatlarda ve el yakıyor, insanların canını acıtıyor. Amma; yılbaşı tatilnde tüm oteller ve lüks veya orta halli restoranlar ile yutdışı uçakları ağzına kadar dolu, otomobillerin alım satımında, konut satışlarında en küçük bir yavaşlama yok. Sanki bu durum yastık altı ve kayıt dışı ekonomisinin çağrımını yapıyor.

Pandemi sonrasında tüm dünya genelinde zenginler çok daha zengin olurken, yoksullar daha kötü şartlara gerilemiştir. Bu görüntü Türkiye için de aynı paralelde geçerlidir; rantiyecilik ve üretmek yerine paradan para kazanma arzusu öne çıkmış, varlıklar aşırı uçlarda yoğunlaşmıştır. Enflasyondan en fazla olumsuz etkilenenler ikinci veya daha çok konut, arazi, bağ, bahçe gibi ek gelirleri bulunmayan orta gelirli kimseler ile devletten aldığı maaşla geçinmek zorunda kalanlar olmuştur. Daha alt düzeydeki kesim ise sokaklardaki konteynerleri didikleyerek (hurda demir, kağıt, plastik vb), otomobillere hizmet vererek ve periferide komünler halinde yaşayarak enflasyondan daha az olumsuz bir şekilde etkilenmektedir.

Sonuç olarak; pesimist ekonomistlerin bilgilerine ve kişiliklerine olan saygılarımıza rağmen, onların teorik görüşlerini dikkate alalım, fakat beklentilerine fazla itibar ederek ensemizi karartmayalım diyebiliriz. İşlerimize bakalım ve hem ülkemizi hem de kendimizi büyük adımlarla daha ileriye götürmeye çalışalım.

 

Süleyman A.Doğan, Kendime Makaleler, İstanbul

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Not : Konut Alışverişi Analizi (2022 yılı verilerine göre)

 

Toplam Konut satışı (Türkiye geneli) 1.485.622 adet

İstanbul 259.654 adet

Ankara 126.166 adet

İzmir 83.502 adet

Diğer 20 Büyükşehir (tahmini 25-35 bin) 600.000 adet

 

Ortalama konut satış fiyatları

En düşük seviyede kalanlar 1.0-2.5 milyon TL

Orta seviyedekiler 6.0-18.0 milyon TL

Üst ve daha yukarıdakiler 20.0-50.0 milyon TL

 

Varsayımlarımıza göre Hesaplanan:

En düşük seviyedekiler hesaba alınmadı

Orta ve üst seviyede kalanlar 1.000.000 adet

Ortalama satış fiyatları 12.0 milyon TL

(1$=15TL) 800.000 $

Kayıtdışı kalan (varsayım %50) 400.000 $

Kayıtdışı toplamı 400 milyar dolar